
Kredi sözleşmesi, kredi verenin belli sınırlar içerisinde belirli veya belirsiz zaman süreci içinde sözleşmedeki şartlarla kredi alana kullandırmayı, kredi alanın ise aldığı krediyi, komisyon, faiz ve diğer giderler ile birlikte geri ödemeyi taahhüt ettiği çerçeve sözleşmedir. En önemli nokta ise sözleşmeye uygulanacak hükümlerin belirlenebilmesi için, sözleşmenin hukuki niteliğinin tespitidir. Öncelikle belirtmek isteriz ki, borçluların Korona virüs Salgınına bağlı olarak kredi veya finansman sözleşmeleri kapsamındaki borçlarını gereği gibi ifa edememelerinin nedeninin mücbir sebep kaynaklı olup olmadığının değerlendirilmesinde, somut olayın mücbir sebebin unsurlarını oluşturup oluşturmadığının tespiti gereklidir Öncelikli Sorun Covid 19 Mücbir Sebep Kabul Edilebilir mi?
Mücbir sebep, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, başlangıçta mevcut olmayıp sözleşme akdedilmesinden sonra elde olmayan sebeplerle ortaya çıkan, etkilenen tarafın sözleşme ile üstlendiği edimi ifa etmesini engelleyen, belirli bir süre devamı halinde taraflara sözleşmeyi fesih, askıya alma, tadil etme gibi hakları verebilecek durum olarak nitelendirilmektedir. Korona virüs salgınına dayanarak mücbir sebebin ileri sürülebilmesi için, borçlunun borcunun ifasının kısmen ya da tamamen imkânsız hale gelmesi, ifanın aşırı güçleşmesi ve ifaya ilişkin bu durumlar ile mücbir sebebi meydana getiren olay arasında mutlaka illiyet bağının varlığı aranacaktır. Elbette ki bu küresel salgının mücbir sebep kabul edilebilmesi için her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
İfa İmkânsızlığı Borçlunun, borcunu zamanında ifa edememesi durumunda borçlu gecikmeden sorumlu olmasa da ifası hala mümkün olan bir borç olduğu için borcu ödeme yükümlülüğü devam etmektedir. Ancak doktrinde yer alan hâkim görüşe göre geçici bu durumun ne zaman sona ereceği bilinemiyor ise; bu halde alacaklının sözleşme ile bağlı kalması dürüstlük kuralı gereği beklenemeyeceği için bu hal sürekli ifa imkânsızlığı olarak değerlendirilecektir. Mücbir sebebin varlığı ve mücbir sebep nedeniyle borcun ifasının imkânsız hale gelmesi halinde doğan imkânsızlığın, “geçici imkânsızlık” veya “sürekli imkânsızlık” niteliğinde olmasının tespiti, imkânsızlığın türüne göre doğacak hukuki sonuç farklı olacağından önem arz edecektir. İfayı imkânsız kılacak engelin ortadan kalkması veya engelin devamlı olmadığı durumlarda geçici ifa imkânsızlığı söz konusu olacaktır. Bu durumda sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ifa edemeyen borçlu temerrüde düşme sebebinin gerçekleşmesinden sorumlu olmayacağı için kusursuz olarak temerrüde düşmüş olacaktır.
TBK Madde 136 çerçevesinde, borcun ifası mücbir sebep nedeniyle imkânsızlaşırsa borçlu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği için sorumlu olmayacak ve borcu sona erecektir. Bununla birlikte, TBK Madde 136 uyarınca ifanın imkânsızlaştığı borçlu tarafından derhal alacaklıya bildirilmeli ve zararın artmaması için gerekli önlemler alınmalıdır, aksi halde borçlu doğacak zararları gidermekle yükümlü olacaktır. Aşırı İfa Güçlüğü Aşırı ifa güçlüğü, taraflarca sözleşmenin akdedildiği esnada öngörülmesi mümkün olmayacak nitelikte ve borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkan bir olağanüstü halin meydana gelmesi nedeniyle, borçludan borcun aynen ifasını beklemenin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesidir.
Aşırı ifa güçlüğünün söz konusu olduğu durumda, borçlunun edimini ifa etmesi hala mümkün olmakla birlikte sözleşmeyle bağlı kalmak borçlu açısından çekilemez hale gelmiş ve borcun ifası önemli derecede güçleşmiştir. Bu nedenle, ifa imkânsızlığından farklı olarak borç ilişkisini sona erdirmek değil aksine sözleşmeyi, değişen koşul ve şartlara uygun hale getirerek borç ilişkisini ayakta tutmayı hedeflemektedir. Kredi Sözleşmelerine Etkisi; Ticari kredi, ticari finansman veya yapılandırma sözleşmeleri hükümleri, ilgili sektör, faaliyet alanı ve proje türüne göre çeşitlilik gösterirler. Borçluların taraf oldukları sözleşmeler bakımından covid 19 salgının bir mücbir sebep hali teşkil edip etmeyeceği veya yine borçlu bakımından aşırı ifa güçlüğü durumu oluşup oluşmayacağı; sözleşmenin tarafı olan borçluya, borçlunun faaliyette bulunduğu sektöre ve bu hususun kredi ilişkisine olan etkilerine göre ayrı ayrı incelenerek ve şartların oluşup oluşmadığını tespit ederek mümkün olacaktır. Borçlular, kredi verenlerin kontrolü sebebiyle birçok taahhüt altına girmektedirler. Bu taahhütlere nakit akışları, mali durumları hatta “bilgilendirme taahhütleri “ dâhildir.
Söz konusu taahhütler ile kredi verenleri aktif ve pasif varlıkları kapsamında ödeme güçleri, piyasa işlemleri ve giderlerine ilişkin olarak bilgilendirmekte ve ilgili şartlar dâhilinde bu hususların devamlılığını ve verimliliğini sağlamayı taahhüt etmektedirler. Korana virüsün mücbir sebep kabul edilip ilgili borçlu nezdinde yarattığı veya yaratacağı sonuçların kredi verence izlenebilir ve çözüm üretilebilir hale getirilebilmesi için borçlunun mali tabloları ve projelerine ilişkin olayları salgının, borçlunun üzerindeki muhtemel etkilerinin kredi verence incelenmesine bilgilendirme taahhütleri denmektedir. Korona virüs salgınının hem piyasalarda yaratabileceği olumsuz etkiler hem de her bir ilgili proje özelinde meydana getireceği diğer yükümlülükler açısından, ilgili Finans Belgesi tahtında borçlunun üstlenmiş olduğu bilgi verme taahhütleri bakımından, belirli bildirimler veya diğer bilgi sağlama yöntemleri gerekli hale gelebilmektedir. Bilgi sağlama taahhütleri genel olarak borçlunun mali tabloları ve projeye ilişkin çevresel talep ve olaylara ilişkin olup, Koronavirüs Salgını bu taahhütler üzerindeki muhtemel etkileri ve borçlunun ilave bilgi verme yükümlülükleri de ilgili Finans Belgeleri kapsamında kredi verenlerce incelenmelidir. Böylelikle, mücbir sebebin ilgili borçlu nezdinde yarattığı sonuçlar kredi verenler tarafından şeffaflıkla izlenebilir ve çözüm üretilebilir hale gelebilecektir.
ÖDEME TAAHÜTLERİ NE ŞEKİLDE ETKİLENECEK?
Esaslı Olumsuz Etki Hukukta esaslı olumsuz etki olarak ifade edilen durum borçlunun ticari faaliyetlerini mali durumunu veya varlıklarını önemli ölçüde olumsuz etkileyen ya da etkileyecek durumların mevcut olması halidir. Bu kapsamda, pandemi ilan edilen bu salgının yerel piyasa ve küresel piyasalarda yaratabileceği olumsuz etkilerin kredi verenlerce mücbir sebep koşullarıyla birlikte incelenmelidir. Temerrüt Halleri: Korona virüs salgınının küresel ve yerel piyasalarda yaratabileceği olumsuz etkileri sonucunda, borçluların ödeme kabiliyetlerinin olumsuz etkilenmesi, ilgili finans belgeleri kapsamında temerrüt hallerini tetikleyebilecek olsa da yukarıda açıklandığı üzere, temerrüt var ise buna bağlanacak sonuçlar “mücbir sebep” kapsamında her bir borçlu, ticari faaliyetleri ve ilgili somut olay özelinde değerlendirilmelidir. Mücbir sebep teşkil eden bir olayın meydana gelmesi halinde, Finans Belgelerinde söz konusu mücbir sebep neticesinde tarafların ne şekilde hareket edeceklerine dair ayrıca bir düzenleme bulunuyorsa; ilgili Finans Belgeleri hükümlerine, “uygulanabilir olduğu ölçüde” ve “öncelikle” riayet edileceğinin öne sürülebileceği değerlendirilmektedir.
Tüketici Kredileri Bakımından Tüketici kredisi sözleşmeleri 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında çerçevesi belirlenmiş sözleşmelerdir ve anılan Tüketici Kanunu’nun 4. maddesi gereğince sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değişiklik yapılması mümkün değildir. Tüketici Kanunu’nun 5. maddesine göre tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan ve “haksız şartlar” olarak tanımlanan düzenlemeler kesin olarak hükümsüzdür.
Öte yandan Tüketici Kanunu, tüketicinin temerrüde düşmesi koşullarını da belirlemiştir ve bu belirlilik tüm tüketici kredi sözleşmelerindeki temerrüt hükümlerinin piyasada yeknesak şekilde uygulanmasını sağlamıştır. Tüketici kredileri söz konusu olduğunda, ortaya çıkan salgının geniş ölçüde tüketicilerde bir ödeme güçlüğü doğurması halinde, benzer bir yaklaşımla çözüm bulunması, durumun yetkili kurum ve kuruluşların yapacağı düzenlemelerle açıklığa kavuşturulabilmesi mümkündür.
KORONAVİRÜS SALGINI KAPSAMINDA ALINAN ÖNLEMLER
Kredilere ilişkin temerrüt halleri ve finansmanlara ilişkin önlemler alarak Koronavirüs salgınının olumsuz etkilerini azaltmayı hedefleyen “17 Mart 2020 tarihli ve 8948 sayılı” BDDK Kararı; ▪ Kredilerin donuk alacak olarak sınıflandırılması için Kredilerin Sınıflandırılması ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik tahtında öngörülen 90 günlük temerrüt süresi 180 güne çıkarılmıştır. ▪ 90 günlük temerrüde rağmen İkinci Grupta sınıflandırılmaya devam edilen krediler için TFRS kapsamında beklenen kredi zararının hesaplanmasında kredi verenler kullandıkları kendi risk modellerine göre karşılık ayırmaya devam edebilecek, bu kapsamda ilave bir karşılık ayırma yükümlülükleri olmayacaktır.
▪ Yeniden yapılandırılarak canlı alacak olarak sınıflandırılan ve bir yıllık izleme süresi içinde anapara ve/veya faiz ödemesi 30 günden fazla geciken veya bu izleme süresi içinde bir kez daha yeniden yapılandırmaya tabi tutulan kredi ve diğer alacakları üçüncü grupta sınıflandırma yükümlülüğü kaldırılmıştır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz söz konusu önlemler 31 Aralık 2020 tarihine kadar geçerli olup; her türlü kredi ve bilanço aktifinde kayıtlı diğer alacakları da kapsayacaktır. 30 Nisan 2020 tarihli ve Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 15 Haziran 2020 tarihine kadar (nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere);
▪ Yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına,
▪ Bu çerçevede herhangi bir taraf ve takip işlemi yapılmamasına,
▪ Yeni takip taleplerinin kabul edilmemesine ve
▪ İhtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine, karar verilmiştir.
Söz konusu kararın dayanağını, “Salgın Hastalık” nedeniyle Cumhurbaşkanı kararı ile ülke genelinde icra takipleri durdurulabileceği hükmüne yer veren 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 330. Maddesi oluşturmaktadır. 26 Mart 2020 tarihli ve 31080 sayılı (mükerrer) Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Torba Kanun”) ile anapara ve/veya taksit ödeme tarihi 24 Mart 2020 tarihinden önce olup; nakdi ve gayri nakdi kredilerin anapara, faiz ve/veya fer’ilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, kredi müşterilerinin karşılıksız çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtların, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 31 Aralık 2020 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde bu kişiler ile yapılan finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşları tarafından dikkate alınmayacağı düzenlenmiştir.
Stj. Av. Selin Kankaya