HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Bilindiği gibi COVID-19 dünyada ölümcül nitelikte salgın hastalık tehlikesi teşkil ettiği için Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu” ilan edilmiştir. Bunun üzerine her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bir takım önlemler alınmıştır. Alınan önlemler arasında, Sağlık Bakanlığı’nın 17.03.2020 tarihinde yayınlanan E.546 sayılı kararı kapsamında; “salgın sürecinde tüm hekimlerin, diğer sağlık çalışanlarının ve diğer kurum çalışanlarının branşı ve çalıştığı birim fark etmeksizin, ilgili hastaların görüldüğü birimlere gerekli desteğin sağlanması konusunda kurum yöneticilerinin uygun planlamaları yapması gerektiği” belirtilmiştir. Aynı zamanda, 21.3.2020 tarihinde Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği´nde yapılan değişiklikle öğrencilerin hekimlik görevini yürütmek üzere farklı kurumlarda görevlendirilebileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeler ile birlikte kamu-özel sağlık kuruluşu ya da serbest çalışan statüsü, uzmanlık dalı ayrımı olmaksızın bütün hekimlerin COVİD-19 hastalarının tanı ve tedavi süreçlerinde görevlendirilebileceği ifade edilmiştir.

Ayrıca kamu görevlisi olmayan sağlık personellerinin de durumun gerektirdiği hallerde pandemi ile ilgili sağlık hizmetlerinde görev yapmak üzere İl Sağlık Müdürlükleri tarafından görevlendirilebileceği duyurulmuştur. Bugün, ülkemizde kamu sağlığı ile ilgili yaşanan acil durum nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeler doğrultusunda, kendi uzmanlık alanları dışında COVİD-19 ile ilgili sağlık hizmetlerinde görevlendirilen hekimlerin mesleki faaliyetlerini hukuksal ve etik kurallar ile yürütmesi gerekmektedir. Bu düzenlemeler yürütülen sağlık faaliyetlerinin ayrıca hekimlik mesleğinin en temel ilkelerinden olan “yararlılık” ilkesi uyarınca mesleki ve insani bir görevin yerine getirilmesi gerektiği noktasının altını çizmektedir.

İçinde bulunduğumuz olağanüstü durumda toplum sağlığını ve insan yaşamını korumak amacıyla görevlendirildikleri sağlık kuruluşlarında hekimlerin yürüttükleri mesleki faaliyetlerden kaynaklanabilecek zararların meydana geldiği durumlarda hekimin hukuki sorumluluğu gündeme gelecektir. Bu kapsamda; Türk Ceza Hukuku ve Türk Medeni Hukuku mevzuatında hekimlerin mesleki sorumluluğuna yönelik düzenlenmiş özel maddeler bulunmamaktadır. Her ne kadar hekimlik mesleğinin uygulamalarını ele alan özel düzenlemeler olsa da bunlar hekimlere karşı sadece etik açıdan bir sorumluluk yüklemekte, cezai ve hukuki sorumluluğu kapsamamaktadır. Bu kapsamda hekimlerin sorumluluklarına ilişkin ihtilaflar genel hükümler çerçevesinde incelenmelidir.

Hekimlere yönelik; hatalı tıbbi müdahale sonucunda sorumluluk atfedebilmek için hekimin söz konusu fiilinin hukuka aykırı olması, bu fiil ile bir zarar meydana gelmiş olması, bu zarara hekimin kusurlu davranışının sebebiyet vermiş olması ve hekimin fiili ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu unsurların varlığı halinde söz konusu zarar bakımından hekimin sorumluluğuna gidilebilmektedir. Hekimlerin görevi hastalarının sağlığını ve yaşamını en iyi şartlarda tutmak ve gözetmektedir. Hekimler, bu görevleri aldıkları eğitimler doğrultusunda pandemi ilan edildiği durumlarda da Hekimlik Meslek Etiği İlkelerine uygun bir biçimde yerine getirmekle yükümlüdürler. Bununla birlikte, pandemi sürecinde verilen sağlık hizmetleri, Dünya Sağlık Örgütü tarafından duyurulan ilkeler ve öneriler çerçevesinde verilecektir. (Bkz: https://grip.gov.tr/depo/saglik-calisanlari/ulusal_pandemi_plani. pdf)

Ceza hukuku açısından, hekimin hatalı tıbbi uygulamasında hatanın ağırlığına göre hüküm tesisi edilecektedir. Buna göre söz konusu hatalı müdahale hastada yaralanmaya yol açtı ise Türk Ceza Kanunu’nun, somut olayın özelliğine göre taksirle yaralama, kasten yaralama, kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi yahut neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Hatalı tıbbi müdahalenin ölüme yol açması durumunda ise; neticesi sebebiyle ölüme yol açan ağır yaralama, kasten adam öldürme, taksirle öldürme, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi hükümleri uygulanabilecektir. Hekimlerin hukuki açıdan sorumluluğuna istinaden açılacak dava ise tazminat davaları ile mümkündür. Bu husus, Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü ile düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 50. Maddesi, haksız fiilden doğan zararı ve zarar verenin kusurunu, zarar görenin ispat etmesi gerektiğini düzenlemektedir. Bu hükme göre hatalı tıbbi uygulama sonucu zarar gören hasta veya yakını, söz konusu zararı ile bu zararda doktoru kusuru olduğunu ve aradaki illiyet bağını ispatlamak zorundadır.

HATALI TIBBİ UYGULAMA (MALPRAKTİS) NEDİR ?

Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. Maddesinde tıbbi hata; “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulaması” olarak tanımlanmaktadır. Dünya Tabipler Birliği ise, malpraktisi “hekimin tedavi sırasında standart, güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavisini vermemesiyle oluşan hasar” olarak tanımlamaktadır. Bu tanıma göre, hatalı tıbbi uygulama sonucu doğacak sorumluluk bir kusur sorumluluğudur. Hekimin kusurunun belirlenmesinde kıstas, “tecrübeli bir uzman hekim standardı” olarak ele alınmaktadır. Burada tıp ilmi ve bu ilimle uğraşanlar tarafından benimsenmiş ve kullanılan genel mesleki kuralların standardı oluşturulmaktadır. Bir tıbbi uygulamanın hatalı olup olmadığı üç farklı açıdan incelenebilmektedir. Bunlar; tanı hataları, tedavi hataları ve diğer hatalardır.

Tanı Hataları

Tanı hatası, tedavi öncesinde, tedavi sırasında veya daha sonraki kontrollerde hekimin hastaya karşı tanı koyma süreci içerisinde yapılan hatalar nedeni ile hastanın zarar görmesi durumunda ortaya çıkan sorumluluktur. Tanının geç konulması, güncelliğini yitirmiş, bilimsel olmayan veya eksik yöntemlerle hastaya hatalı tanı konulması veya tanının hiç konulamaması, tanı için yapılan testlerin uygulanmasında yapılan hatalar, tanı hataları olarak kategorize edilir. Tedavi Hataları Yukarıda da değinildiği üzere ele alınan ‘’Tecrübeli bir uzman hekim standardı’’ ölçüt alındığı durumlarda; önlenebilir niteliğe sahip olan ve hastaya uygulanan tedavinin zarar verici yan etkileri tedavi hataları olarak tanımlanmaktadır.

Tedavi hataları;

sakatlığın, sendromun, davranışın, enfeksiyonun veya diğer hastalık durumlarının niteliklerine göre yanlış tedavilerini kapsamaktadır. Tedavinin uygulamasında eksikliğin söz konusu olması, yanlış ilaç ya da yanlış dozda ilacın uygulanması, tedavinin geciktirilmesi, yanlış tedavinin uygulanması, gereksiz tedavinin uygulanması, ameliyat sonrası (postoperatif) takibin yanlış, uygunsuz veya yetersiz yapılması gibi hatalı uygulamalarının tedavi hatalarını oluşturduğu söylenebilir.

Diğer Hatalar

Tanı yahut tedavi hataları olarak tanımlanamayan, ancak tecrübeli bir uzman hekim standardı ölçüt olarak alındığı durumlarda var olan belirtilerin ortaya çıkmama ihtimalinin olduğu halleri, hastaya zarar veren uygulamaların içinde sayabiliriz. Özellikle iletişimde yetersizliğe bağlı hatalar, kullanılan ekipmanların yetersizliği ve diğer sisteme bağlı yetersizlikler bu hallere örnek olarak sayılabilir.

KOMPLİKASYON NEDİR ?

Tıbbi müdahale sırasında öngörülmeyen, öngörülmüş olsa bile önlenemeyen durum, istenmeyen sonuç anlamına gelmektedir. Komplikasyon sonucu oluşan zararın hekimin bilgisizliği, deneyimsizliği ya da ilgisizliğinden kaynaklı olmaması gerekmektedir. Doktrinde komplikasyon sorumluluğu, ceza hukuku anlamında kaza-tesadüf hali olarak ifade edilmektedir. Nitekim doktrinde doktor hasta arasındaki ilişki, vekâlet ilişkisi olarak nitelendirilmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekil, müvekkiline anlaşma konusu işi yapmayı taahhüt etmektedir. Ancak vekilin sorumluluğu işin kesin sonuçlanması değil, bu işin sonucuna varmak için elinden gelen her şeyi yapmasını kapsamaktadır. Vekil, elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen sonuç elde edemezse vekilin sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Burada kıstas alınan perspektif yukarıda da belirttiğimiz gibi tecrübeli bir uzman hekimin göstereceği azami gayret olup, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerden ötürü istenilen sonuca ulaşılamadığı noktada hekimin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Stj. Av.Kevser Paslı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir