Korona Sonrası Hukuk

KORONA SONRASI HUKUK

Korona virüsünün ülkemize adım atmasından bu yana çeşitli alanlarda birçok önlem alınmıştır. Bu önlemlerin en başında Adalet Bakanlığı tarafından adliyelerin gün içinde ağırladığı insan sayısı göz önüne alınarak 13 Mart itibariyle yapılacak duruşmaların ileri tarihlere erteleneceği açıklanmıştır.

Akabinde 2279 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 30.04.2020 tarihine kadar, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına, bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine dair karar 22.03.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Bu kararı müteakiben 26.03.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 13 Mart – 30 Nisan arası hukuki süreler durdurulmuş, bazı hususlar kapsam dışında bırakılmıştır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı’na durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatmak veya bu döneme ilişkin
kapsamı daraltmak üzere yetki verilmiştir. Böylece adalet sisteminin büyük çoğunluğu resmi olarak durmuştur.Ayrıca 30.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile bu süre 15.06.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.

Tedbirler kalktıktan sonra başlayacak süreç öncelikle birçok soruna ve adli işlemlerde yığılmaya sebep olacaktır. Hali hazırda mevcut olan ancak bu dönemde duran veya yeni oluşan birçok hukuki ihtilaf çözüme kavuşmayı beklemektedir.

Korona virüsünün ülkemizde yayılması ile birçok şirket uzaktan çalışmaya geçmiş, işleri azalmış ya da işlerini azaltmak zorunda kalmış, bazı sektörler durma noktasına gelmiştir. Hal böyle olunca biz avukatlara sorulan soruların en başında işçi işveren ilişkisine dair sorular gelmektedir. Yıllık izin, ücretsiz izin şartları, iş akitlerinin feshi, bunların usulü, hem işverenlerin hem de işçilerin en çok merak ettiği konulardır. Süreç içerisinde yeni yapılan düzenlemeler ile de değişiklikler olmuştur. Bu sürecin birçok iş davasına konu olacağı şimdiden görülmektedir. Bu pandemi döneminin iş mahkemeleri kararlarında nasıl yorumlanacağı ise tüm hukukçuların merak konusudur.

Korona virüs sebebiyle alınan önlemler kapsamında; 26.3.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe konulan Geçici 2/1. Maddesi ile; “1.03.2020 tarihinden 30.06.2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenmemesi durumunda kira sözleşmesinin kiraya veren tarafından, feshetme ve tahliye yoluna gitme sebebi oluşturmayacağı” hususu eklenmiştir. İlgili madde tüm işyeri kira bedelleri açısından uygulanacak olup, diğer kira bedellerine ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Taşınır mallar ve bu kapsam dışında kalan taşınmaz mallar için ise Türk Borçlar Kanunu 136-138 maddelerinde düzenlenen

ifa imkânsızlığı kapsamında uyarlama ve fesih haklarının kullanılması durumu ortaya çıkacaktır. Şimdiden uyarlama konusunda taraflar arasında birçok anlaşmazlık çıkmakta, her iki taraf için de orta yol bulunarak sürecin sulh yoluyla çözümlenmesi bu süreçte en büyük tavsiyemizdir. Sulh yolu ile çözülemeyen bu uyuşmazlıklar, korona sonrası dönemde sözleşmenin uyarlanması ve feshi davalarının sıkça görüleceğinin habercisidir.

2279 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile icra takip ve işlemlerinin durması sonucunda icra takipleri genel olarak durmuştur. Gün içerisinde yüzlerce ziyaretçisi olan icra dairelerine insanlar alınmamaya, sadece icra dosyalarının kapama ve var olan hacizlerin ödeme sonucunda kaldırılması işlemleri yapılmıştır. Esasen pandemi sebebiyle ekonomik güçlüğe düşecek vatandaşın daha fazla mağdur olmaması amacıyla yapılan bu uygulama tapu daireleri ve noterlerdeki işlemlerin devam etmesi nedeniyle uzun vadede alacaklının mağdur olduğu durumları ortaya çıkaracaktır.

Örneğin kendisine karşı yüksek bedelle başlatılan icra takibine ait ödeme emrini 13 Mart’tan hemen önce veya hemen sonra alan bir borçluya karşı icra takibinin, itiraz olmasa bile 30 Nisan’a kadar kesinleşmesi sağlanamayacaktır. Bu süre zarfında kendisine karşı takip başlatılan kişi tüm malvarlığını tapu daireleri ve noterler aracılığıyla rahatça devredebilecek, 30 Nisan’dan sonra itiraz etmese bile kesinleşen icra takibi çerçevesinde yapılan mal varlığı sorgulamaları olumsuz çıkacaktır. Şartlar gerçekleştiği takdirde tasarrufun iptali davasına konu olabilecek bu tip olaylar belki de hiçbir zaman fark edilemeyecektir.

Mal kaçırmalara olanak sağlayan bu durumun noter ve tapu dairesi çalıştığı müddetçe önlemi alınamayacağı gibi geriye dönük çözümü için başvurulacak dava ve takip yolları yeni hukuki ihtilaflara neden olacak ve alacaklının alacağına kavuşması oldukça zorlaşmış olacaktır.

Bundan sonra hayatımız korona öncesi ve sonrası olarak ayrılacak, sosyal ve ekonomik anlamda hayatımızda birçok değişiklik olacaktır. Askıya alınan hukuki işlemlerin başlamasıyla beklemeye geçen işlemlere, bu süreç içerisinde doğan uyuşmazlıkların oluşturacağı davalar eklenince adalet sisteminin her kolu ciddi bir yoğunlukla karşılaşacaktır. Bayram tatilleri ve adli tatil de hesaba katıldığında korona sürecinin gelecek adli yıla da etki edeceği açıktır.

Av. Merve Turnaoğlu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir